Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘seçim konușmaları’nı izliyorum.

            “Hesap uzmanıyım,  diyor, defter nasıl tutulur bilirim”.

            Gelirler Genel Müdürü mü olmuș, müdür yardımcısı mı ne?

            “Vergi nasıl toplanır, diyor, bilirim”

            “Harcamalar hangi kalemden yapılır bilirim”.

            “Beyanname nasıl doldurulur bilirim”

            Tahsilat, tebligat, varidatı.. biliyor.

            Muhtasar, muntazamı.. biliyor.

            Muhtekir ve muntazırı da biliyordur herhalde.

            Bilmediği, Türkiye’de politika yapmak.

            Cumhuriyet’i bilmiyor.

            Halkı tanımıyor.

            Güç toplamayı, örgütlemeyi, örgütlenmeyi bilmiyor.

            Dost kim hasım kim ayırdedemiyor.

            Seçimlerde hep yeniliyor.

            Kendisini tanımadan, Baykal’a bile ‘bekle’ bakalım demiștim.

            Bir kan değișikliği olsun.

            Görelim bakalım dedim, adam bunca görevlerde bulunmuș sonuçta.

            Aslan Kılıçdaroğlu kaplan Kılıçdaroğlu diye yazılarım var.

            Kendisinden bir beklentim mi vardı?

            Evet; onca seçim geçildi, hiç değilse birinde ‘güçbirliği’ yapar diye bekledim.

            Adam tahsildar.

            Hep bana Rabbena  demez mi?

            Git o zaman, topla toplayabilirsen.

            Toplaya toplaya Baykal’ın topladığı kadarını zor toplayabildi.

            Șimdi balık kavağa çıksa ondan fazlasını toplayamayacak.

            Azını topalayıp malamat olmak da var.

            Her ne ise o.

            Ancak, Anayasa halkoylamasında fındık ve kayısı diyordu.

            Șimdi de ‘asgarî ücret’.

            Bir de ‘ben bilirim ben bilirim’ șarkısı.

            Bre Kemal Karabulut kardeșim, senin bildiğin tebligat ve tahsilat değil mi?

            Ondan bașka ne biliyorsan onu söyle  sen.

            Tahsildar kardeșim benim.

            Sen bu yașta, olsan olsan ancak ‘muhasebeci’ olursun.

            Oysa yaptığın iș ‘tezvirat’.

            Oyunbozanlık..

            Seni en iyi bildiğin, Cumhuriyet güçlerini dağıtmak.

            Biribirlerine düșürmek de denilebilir.

            O ‘Șaban Tv’ne topladığın adamlardan kaçı ‘șaban’ onu da biliyor musun?

            Onların, bilir bilmez, en çok saldırdıkları kimler onu da biliyor musun?

            Yarın-öbürgün kimlerle ‘koalisyon yapabilirsin’ onu da biliyor musun?

            Sen bugün varsın yarın yok.

            Burası kesin.

            Ancak ektiğin ‘muzır’ tohumları ya yarın yeșeriverirse..

            Bunu da biliyor muydun?

            Senin asıl görevin de bu mu yoksa?

O birlirim bilirim dediğin konuları her ‘Maliye okulu’ mezunu bilir.

Senin bilmediğin, ve belki de en iyi bildiğin, bu ülkedeki cumhuriyetçileri, milliyetçileri, halkçıları, laikleri, devletçi ve devrimcileri ayrıștırmak.

            Ve benim bildiğim de, bu halkın, bu kez sana çok iyi bildireceğidir.

            ‘Zararsız akbaba’ gibi bugüne dek geldin.

            Ama artık ‘zararlı’ olmaya bașladığını da biliyor musun?

            Bir ayın kaldı sadece.

            Benim gördüğüm de bu.