1908 TÜRK DEVRİMİ ve 1789 FRANSIZ DEVRİMİ
İkinci Meşrutiyet ya da Hürriyet Devrimi
İkinci Meşrutiyet ya da Hürriyet Devrimi.
Ancak doğru tanımlama 1908 Türk Devrimi olmalı.
Batı’da daha çok ‘Kemalist Devrim’ olarak adlandırılan Türk Devrimi’nin başlangıcı tartışmasız 1908’dir.
Her ne kadar ‘Kemalist Devrim’in ayırıcı özelliği, ‘emperyalizme karşı’ olması ise de, özde iki sözcüğe indirgenebilir: ‘Vatan’ ve ‘Hürriyet’.
‘Yurt’ ve ‘Özgürlük’, ‘Vatan’ yahut ‘Yurt’ ve ‘Bağımsızlık’.
Jön-Türk ya da İttihat ve Terakki militanlarının Avrupa’daki resimlerinin altında ne yazıyordu?
‘Toujours la Patrie- Toujours la Révolution’.
Türkçe’ye nasıl çevrilirse çevrilsin; anlamı, ‘Vatan’ sözkonusu olduğunda ‘Devrim’siz olmaz demektir.
Türk Devrimi’ni Fransız Devrimi ile karşılaştıran Jean d'Orsay ise şu değerlendirmeleri yapmakta (1):
Abdulhamid, hiçbir biçimde XVI. Louis’yle karşılaştırılamaz. Çünkü XVI. Louis her ne kadar bir diktatör idiyse de, Turgot, Malesherbes ve Necker gibi filozofların düşüncelerini uygulamaktan geri kalmamıştı.
Oysa Abdulhamid otuzüç yıl boyunca kör bir diktatörlük uygulayagelmişti.
Ancak, yazar, Sultan ya da Kral’ın kişiliklerini değil, ama tarihsel koşulların benzerliğinden sözedeceğini belirtmektedir.
Başyazıda en çarpıcı benzetme İttihat ve Terakki ile Tiers-Etat arasındakidir. “Jön-Türk partisi, diyor yazar, bizim Tiers-Etat’mızdır. Dün hiçbirşey değildi. Apansız herşey olduğu görüldü. O, (şimdi) halktır, ordudur ve hatta din adamlarıdır”.
Türk Devrimi’nin etkilerinin Fransız Devrimi gibi olacağından da kuşku duyulmamalı diyor Jean d'Orsay. Çünkü tarihsel koşullar hemen hemen aynı. Ve “Türk Devrimi, çağdaş tarihin doruk noktası olarak ortaya çıkmıştır. Onun tüm ülkelerin devlet adamları üzerinde bugün olduğu gibi yarın da görmezlikten gelemeyecekleri sonsuz yankıları olacaktır” .
Yazarın bir başka benzetmesi ise; Fransız Devrimi’nde olduğu gibi Türk Devrimi’nin de ‘dış güçler’ce boğulmak isteneceği üzerine.
Her ne kadar İlgiltere ve Rusya’nın Reval’deki programları şimdilik durdurulmuşa benziyorsa da, özellikle İngiltere’nin gelişmelere müdahil olmayacağı düşünülemez.
Bilindiği gibi 1908 Devrimi’nin ateşlenmesinde, bir ay önce, 9 Haziran 1908’de İngiltere ve Rusya’nın bugünkü Estonya’nın başkenti Reval (Tallin)’de Makedonya’nın biçimlendirilmesine yönelik anlaşmaları neden olmuştu.(2)
Ve Devrim’in henüz başladığı şu günlerde ne yönde gelişeceği üzerine öngörüde bulunmak kuşkusuz zor.
Ancak Müslüman Dünya’nın liderliğini yürüten Türkiye’deki gelişmelerin oralarda da etkilerinin olacağını ileri sürmek pek zor olmasa gerek.
Son çözümlemede, 1908 Türk Devrimi ‘içerik’ olarak 1789 Fransız Devrimi ile karşılaştırılamaz kuşkusuz.
Artık ‘maddî koşullar’ mı denir, ‘tarihsel koşullar’ mı pek önemli değildir, toplumsal gelişmenin o ‘belirli aşaması’ 1908’de Türkiye’de olgunlaşmış idi.
İlginç olan, 2015 Türkiyesi de yine benzer bir ‘olgunluk aşaması’na gelmiş bulunmaktadır.
Önce ‘Vatan’, ya da ‘ne zaman Vatan o zaman Devrim’.
Devrim sürecini olanca siddetiyle yaşamaktayız.
Ayırdında mısınız bilmem.
Habip Hamza Erdem
(1)Le Matin, 5 Ağustos 1908
(2) Le Matin, 27 Temmuz 1908